HELLO!

YOU ARE AT HOME...

12 Nisan 2012 Perşembe

HISTORY OF TORUL




   Osmanlılar’ın bölgenin fethini tamamlamak amacıyla eski dönemde hizmet etmiş Hıristiyan sipahilerden nasıl yararlandığını açıklamak istersek Trabzon sancağına ait Tapu Tahrir Defterleri’nde bu tür uygulamalara ait kayıtların da bulunduğunu görürüz. Kaynağımız olan1486 tarihli BOAMM 828 fetihten 25 yıl sonrasına ait olduğu için fethi takip eden bir-iki nesillik dönem için bazı ipuçları içermekle beraber burada yer alan kayıtların tamamının değerlendirilmesi daha uzun süreli ve geniş kapsamlı bir çalışma ile mümkündür. Bu çalışmamızda sadece Torul bölgesinin kayıtlarını inceleyerek tüm Trabzon Sancağı’ndaki uygulamaya açıklık getirmeye çalışacağız.
      Trabzon Sancağı’na ait defterler üzerinde çalışanların fark edeceği gibi Torul, Trabzon’un diğer bölgelerine göre özel bir durum arz etmektedir. Torul’u Trabzon’a bağlı diğer bölgelerden farklı kılan en önemli neden hiç şüphesiz fethi ile ilgilidir.
   İbn Kemal, Solak-zâde ve Hoca Sadettin Efendi’nin Osmanlı kroniklerinde Torul’un1479 yılında fethedildiği belirtilmektedir. Bu tarih, Trabzon’un fethinden 18 yıl sonrası, elimizdeki en eski tapu Tahrir Defteri olan BOAMM 828 ‘in ise 7 yıl öncesidir. Bu durum 1486 tarihli BOAMM 828’deki kayıtların konumuz bakımından önemini artırdığı gibi bu kayıtlardan ve diğer kaynaklarda yer alan bilgilerden hareketle Osmanlı kroniklerinde yer alan bilgileri de yeniden değerlendirmemize imkan tanımaktadır.

    Solak-zâde ve Tacü’t-Tevarih’te ismi belirtilmeyen Torul Hakimi’nin Uzun Hasan’la ayakdaş olduğu belirtilerek Fatih’in gönderdiği Hükm-i hümayunla Rum Valisi olan büyük oğlu II. Bayezit’in harekete geçtiği, vezirleri Rakkas Sinan  Bey  serdarlığındaki kuvvetleri Torul üzerine gönderdiği anlatılır. Torul Beyi gelen kuvvetlerle baş edemeyeceğini anlayıp, Erzincan taraflarına kaçarak  bölgeyi terk etmiş ve böylece Torul fethedilmişti. İbn Kemal  ise biraz daha farklı anlatır:   

 İran’dan gelen kervanların Torul bölgesinde soyulması üzerine Rum Valisi  Bayezit’ın, babasına bölgedeki durumu bildirerek  icazet aldıktan sonra, Hızır Paşa oğlu Mehmet Paşa serdarlığındaki kuvvetlerle Torul üzerine gittiğini,  kaleyi kuşattığını ve civarda bulunan iki kale ile birlikte fethettiğini yazar. İbn Kemal’in bu kaydına rağmen Torul’un Rakkas Sinan Bey tarafından fethedildiği hususu daha yaygın bir kabul görür.
     Torul’un fethinden 7 yıl sonrasına ait olan BOAMM 828’de toplam 207 kadar timardan21’inin Torul’un eski beyleri( kadimden Torul kafirleri)’ne ait olması Osmanlıların bir huzursuzluk yaşanmış olan bölgeyi tıpkı Arnavutluk’ ta yaşanan daha büyük boyutlardaki isyanları bastırmak için uygulanan metotlarla kontrol altına almaya çalıştığını gösterir. Olayları defterlerdeki kayıtlardan izlemeye çalıştığımız zaman Akçaabat Nahiyesi timarları arasında yer alan ve Sıdıksa köyü ile Makruyalu da gelirleri bulunan Merne’ye ait timar kaydı bizim için aydınlatıcı olmaktadır.”Timar-i Merne nam zimmi ki Torul Kal’asını ol virmiş” şeklindeki kayıt Torul kalesinin, Osmanlı kuvvetlerine bizzat komutanı tarafından teslim edildiğini ve buna karşılık devletin hizmetine giren bu şahsa oldukça iyi gelirli bir timar verildiğini göstermektedir.
     Torul bölgesinde yaşanan olaylar hakkında bize fikir verebilecek başka kayıtlar da vardır. Bunlar Torul zeametine gelir olarak kaydedilmiş Karye-i Coloşana tabi’i Torul (7 Hane) , Karye-i Etre tabi’i Torul(8 Hane),Karye-i Gudune tabi’i Canca (1 Hane),Karye-i Harne tabii Torul(2 Hane) için yapılan“Mezkürler kadimden Torul kafirlerinden idi. Kavazid gelüb cebr ile sürüb alub gitmiş idi. Şimdiki halde istimaletle gelmişlerdir” şeklindeki açıklamalardır.
      Bu açıklamadan, Trabzon Krallığı döneminde Mesohaldiya’yı (Gümüşhane-Torul bölgesi)elinde bulunduran ve bazı fertleri Trabzon Krallığında önemli idari ve askeri görevleri elinde tutmuş bulunan ünlü Kabasites/Kavazit ailesine mensup birisinin Gümüşhane/Canca ve Torul bölgesine gelerek eskiden ailesinin hüküm sürdüğü bu topraklarda kendilerine bağlı olarak yaşayan köylüleri zorla buradan alıp gittiğini fakat daha sonra bunlardan bir kısmının geri dönüp af dileyerek Osmanlı’ya sığındığını anlıyoruz.
      İspanya Kralı’nın Timur’a elçi olarak gönderdiği Klavijo, 1404 yılının 27 Nisan’ında Trabzon’dan Erzincan’a olan seyahatini anlatırken, Trabzon’dan çıktıktan 2 gün sonra Zegan (Zigana olmalı) kalesine vardıklarını ve bu kalenin Kiril Kabasita namında bir Rum asilzadesinin adamlarının elinde olduğunu belirtir.Daha sonra yollarının üzerindeki Kavaka,Orila (Dorila/Torul) ve ismini belirtmediği bir diğer kalenin de Kabasita’ya ait olduğunu yazan Klavijo, Orila kalesinde oturan Kabasita’nın bölgeyi bu küçük kalelerle Türklerin saldırılarından koruduğunu, buna karşılık bölge halkının yanı sıra, buradan gelip geçen kervan ve yolcular dan da vergi aldığını yazmaktadır
  Osmanlı kayıtları Kabasites/Kavazid ailesine mensup olanların sadece Torul bölgesinde değil sahil bölgelerinde de mülkleri olduğunu göstermektedir.Bunun nedeni ise Kabasites ailesi mensuplarının Trabzon Rum Krallığında bazı askeri ve idari görevleri ellerinde bulundurmuş olmalarıdır.Trabzon Rum Krallığına ait bilgiler John Kabasites’in 1439’da Grandük,George Kabasites’in 1451’de Protokatechetas (Trabzon sarayı tarihçisi Panaretos’un tarihinde bu ünvan Türkçe olarak  Amyrtzantarios/Emircandarşeklinde kayıtlıdır) olduğunu gösterir.Ayrıca Safevi Şeyh’i Cüneyt Trabzon’a olan akını esnasında Akçabat-Kordile’deki savaşta Aleksandr Kabasites ve oğlunu öldürmüştü.Fetihten sonra sürgün edilenler arasında Trabzon Kralı ile birlikte bu aileye mensup Liyos Kavazid de bulunmaktaydı. Kavazid ailesinden bazıları fetihten sonra sürgün edilmiş, bir kısmı daTorul ve sahil bölgesinde kalmış vemülklerini muhafaza etmişlerdir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder